Türklerin Tarihte Kullandıkları Alfabeler
Alfabeler amaç değil araçtır. Uzun süre bir alfabenin kullanılmış olması onun kültür, sosyal, idari, iktisadi hayatımızda önemli bir yer edinmesini de sağlamış oluyor.
Türkler tarih boyunca birçok alfabe kullanmışlardır. Türkçenin binlerce yıllık geçmişi içinde, alfabe üzerinde değişmeler yaşanması doğaldır.
Fakat Türkler, bazen yakın dönemler içinde birden fazla alfabeyi benimsemişlerdir. Bu da dil ve edebiyat çevresinde değişiklikler yaratmış, farklı gelişmeler yaşanmasında etkili olmuştur.
Türklerin farklı alfabeleri kabul etmelerinde türlü nedenler etkili olmuştur. Göktürkler döneminde Türklere ait olan, milli alfabemiz Göktürk alfabesini kullanan Türkler; İslam’ın etkisiyle Arap yazısından etkilenmeye başlamıştır. Göktürkler, devlet ortadan kalkana kadar Göktürk alfabesini kullanmışlardır.
Uygurlar, yavaş yavaş Müslümanlaşmaya başladıkları için, Arap harflerinin biraz değiştirerek oluşturdukları Uygur alfabesini kullanmaya başlamışlardır.
Zaman içinde Uygur alfabesi, Göktürk alfabesinin yerini almıştır. Karahanlı döneminin sonuna kadar bazen iki alfabe birlikte kullanılmışsa bile, Uygur alfabesi baskın olarak kullanılmıştır.
Osmanlı dönemiyle birlikte, Türkler üzerinde Arapların etkisi iyiden iyiye artmış ve Arap harfleri olduğu gibi kabul edilmiştir. Arap alfabesi 6-7 yüzyıl boyunca kullanılmıştır. Bu dönem içerisinde harflerin harekelerinin atılması veya alfabeye yeni harfler eklenmesi gibi Arap alfabesi üzerinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu nedenle bu dönem içerisinde kullanılan alfabeye “Osmanlı Alfabesi” demek de yanlış olmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte, Türkçenin gerilemesine ve bozulmasına neden olan, Türk dili üzerinde Arapça ve Farsçanın çok büyük bir etkisi olmasına neden olarak görülen Arap alfabesi kaldırılarak; Latin kökenli Türk alfabesi kabul edilmiştir. Gerçekleştirilen dil devrimi sayesinde, Türkçenin ses yapısına daha uygun harfler kullanılmış, Türkiye’deki okur-yazar oranında kısa sürede ciddi artış görülmüştür.
Latin alfabesinin kullanılmaya başladığı dönemde, Sovyet Rusya’sının baskıcı ve soykırımcı rejimi altında yaşamaya çalışan Türk boyları, zorla Rus alfabesini (kiril alfabesini) kullanmak durumunda bırakılmışlardır. İstemeyerek de olsa, üzerlerindeki baskıcı tutumun etkisiyle Kiril alfabesini kullanmaya başlayan Türkler; ancak Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra kavuştukları bağımsızlıklarıyla birlikte Türk alfabesini (Latin alfabesini) kullanmaya başlamışlardır. Bugün yalnızca Kırgızistan ve Kazakistan gibi birkaç Türk devletinde bu alfabe kullanılmaktadır.
Türklerin tarih içerisinde kullanmış oldukları beş farklı alfabe şunlardır:
4. Rus Kiril alfabesi
II. Abdülhamid Han ve Latin Harflerine Geçme Teşebbüsü (7)
Uzun süre, Osmanlı Türk toplumunun değişmez alfabesi olarak kullanılan Arap kökenli alfabenin, 19.yüzyıla gelindiğinde, okuma yazmada doğurduğu güçlükler yanında, Türkçenin ses varlığına uygun olmadığı fark edilmiştir. Bunun üzerine, Arap kökenli alfabede bazı değişiklikler yapılarak, Türk diline daha yatkın hale getirilmesi düşünülmüştür.
1862'de, yazıda reform sorununu ilk kez ortaya atan Müfit Paşa (1828-1910), Arap harflerinden yana olmasına rağmen, okuma yazmanın zor, basım işinin güç ve pahalı olduğunu öne sürerek, bazı düzeltmelerin yapılmasını ve yazım yöntemlerinin değiştirilmesini önermiştir. (1)
Namık Kemal de, Türkçenin Latin harfleriyle yazılması konusunda bazı düşünceler ileri sürmüş; ancak İslam Birliği yanlısı olduğu için Arap harflerinin bırakılması yönünde kesin bir tavır koyamamıştır (2).
Şinasi ise, "Bizim dilimiz Türkçe' Arapça kurallara uymak zorunda değiliz" demiştir. (3)
II. Abdülhamid Han tahta çıktıktan sonra ilkokul sayısı 10 misline çıkmıştır. (20000 mektep) “Bu sayısı maalesef kifayetsizdir. Ulemanın ifrat derecesinde tutucu olmasından dolayı yüksekokullarımızı asri hale getirmemiz çok zordur. Yazımızı öğrenmek çok kolay değildir. Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için belki de Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur. Her ne kadar bu harflerle lisanımızdaki bazı sesleri vermek güçlüğü mevcut ise de bunu ayarlamak şüphesiz kabil olabilir. Aklı başında hiçbir kimse öğrenmeye düşman olamaz. Ben de bütün dindaşlarıma iyi ve faydalı olan her yeniliği tanıtmak istiyorum.'' Abdülhamid (4 Abdülhamit, Siyasi Hatıratım, Sayfa: 189-192)
Latin harflerinin bilinmeyen ve kendini gizleyen bir taraftarı, Ali Vehbi Bey'in yayınladığı hatırata göre Sultan II Abülhamid'dir. Ona göre, Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma öğrenimindeki güçlüktür. Bu güçlüğün nedeni ise harflerimizdir; Sultan, belki bu işi kolaylaştırmak için Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur demektedir. İlber Ortaylı (5)
Prof. Dr. İlber Ortaylı ''II. Abdülhamid'in bile Latin harflerinin Türkçe için makul gördüğü görülüyor. Tabi bunu gerçekleştirmenin bir kaos, çatışma yaratacağını bildiği için geri kalmıştır.'' (6)
İttihat Terakki Cemiyeti'nde olanlar da, genelde Latin harflerinden yana olmuşlardır. Örneğin, İbrahim Temo (İbrahim Murat ya da Latinci Temo), Kılıçzade Hakkı ve Hüseyin Cahit bu düşüncenin başta gelen temsilcileri olmuştur.
Ancak, Şeyhülislamlık, Kuran'ın Latin harfleriyle yazılamayacağını öne sürünce Latin harflerinin kabulü gerçekleşememiştir. Bu iş Cumhuriyet Dönemi'ne, Atatürk ve arkadaşlarına kısaca TBMM kalmıştır.
ORDU ELİFBASI ENVER PAŞA’NIN ALFABE VE YAZI DENEMESİ
Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS) Ekim 2018 October 2018 Yıl 11, Sayı XXXVI, ss. 443-484 Year 11, Issue XXXVI, pp.443-484.
DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh1408
Geliş Tarihi: 20.09.2018
Kabul Tarihi: 10.10.2018
* Dr. Millî Savunma Bakanlığı / ANKARA. E- posta: sadik.karakus@msb.gov.tr
Yukarıda kaynağını belirttiğim dergiden kısmen alıntı yaparak zamanında Latin Alfabesine geçilme teşebbüsünde bulunulduğunu hatırlatmak istedim. Bazı kişilerin bir gecede cahil bırakıldık fikriyle yatıp kalkanların, dedelerimizin mezar taşarlını okuyamıyoruz diyenler bu konuyu lütfen iyi araştırsınlar. Araştırma ve okuma alışkanı olanlar için söyledim. Öyle kulaktan duyanlara lafım yok. Onlar kulaktan dolma masala efsane diye anlatanlarla ve *kavurmacılarla yatıp kalksınlar.
Dergiden alıntı kısmı:
“Bu yeni alfabe oluşturulurken Osmanlıcadaki mevcut 32 harf korunmuş, eski harflerle yazılma imkânı bulunmayan Türkçedeki 8 ünlü ise mevcut harflerin üzerine küçük işaretler konulmak suretiyle gösterilerek toplam 40 harften oluşan yeni bir alfabe ihdas edilmiştir. Resmî olarak Ordu Elifbası adı verilen bu alfabe ile harflerin birleştirilmeden yazılması, kelimelerin telaffuz edildiği hâliyle kaleme alınması gibi kurallar da benimsenmiştir.”
“1839’da başlayan Tanzimat Dönemi, Osmanlı’nın tüm kurumlarıyla birlikte değişime girdiği dönemdir. Bu yıllarda devlet kurumlarında yapılan düzenlemeler, artan idarî ve bürokratik yapılanmayı da beraberinde getirmişti.”
“Devletin yazışma hacmine paralel olarak memurların sayısı çoğalmış, sade ve kısa cümlelerden oluşan yazışma düzeni ile standart bir hat ve imlaya duyulan gereksinim klasik dönemle kıyaslanamayacak seviyelere yükselmişti. “
“1851 yılında ilk düzenlemeleri yapan; Adliye, Dâhiliye ve Maarif Nazırlıkları yapmış, aynı zamanda Tarih-i Cevdet, Mecelle, Kısas-ı Enbiya gibi önemli eserlerin de yazarı olan Ahmed Cevdet Paşa’dır.”
“1862 yılında Münif Paşa’nın Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de yaptığı konuşma ile alfabe ve imla tartışmaları farklı bir yöne doğru ilerlemeye başlamıştır. Münif Paşa konuşmasında, Arap harfleriyle Türkçe yazımındaki bilinen sorunları sıraladıktan sonra çözümü ünlü seslerin alfabeye eklenerek harflerin birleştirilmeden ayrı ayrı yazılmasında bulduğunu belirtmiş.”
“Münif Paşa’nın önerisinden bir yıl sonra Azerbaycanlı Ahundzade Fethali’nin yeni alfabe çalışması gündeme gelmiştir. Konu, Sadrazam tarafından Cemiyet-i İlmiye’ye havale edilse de tartışma ve öneri safhasından ileriye geçememiştir. 1869’da Ahundzade’nin izinden giden İran Sefiri Mirza Melkum Han ile Namık Kemal’in Hürriyet gazetesinde başlayan alfabe tartışmaları ise diğer gazetelerde de kendisine yer bularak alfabe tartışmalarını devam ettirmiştir.”
“Ordu Elifbası denemesinin başarısız olmasında, Enver Paşa’nın tutumu uygulamadaki yanlışlıklar ve yaklaşan Birinci Dünya Savaşı gibi sebeplerin etkili olduğu ifade edilebilir.”
“Ancak asıl sorun yapı, köken ve fonetik olarak birbirinden bir hayli ayrışan Arap dilinin alfabesiyle Türkçe yazımda yaşanan sorunlardır.
Her kelimenin telaffuz edildiği gibi yazıldığı Ordu Elifbası’yla Türkçe kelimelerin okunup yazılmasındaki problem halledilmişse de yazı dilinde kullanılan binlerce Arapça – Farsça kelimenin arasına da ünlülerin eklenmesi, eski harflerle rahatça okunup yazılan Arapça - Farsça kelimelerin bilinen imlasını bozmuştur.”
“Başka bir ifadeyle, Ordu Elifbası’yla Türkçe kelimelerin tam ve doğru bir şekilde yazılıp okunmasında yaşanan kolaylık, Arapça - Farsça kelimelerin yazılıp okunmasını (özellikle iyi eğitimli kimseler için) çok fazla zorlaştırmıştır.”
“12 Mart 1914’te Harbiye Nezareti bünyesinde uygulamaya konulan Ordu Elifbası, neticede tecrübe edildiği hâliyle çok fazla soruna yol açmışsa da Enver Paşa’nın ikna edilerek, yeni imlanın resmen kaldırılması kolay olmamıştır.”
“İlk günden itibaren Ordu Elifbası ile ilgili konularda taviz göstermeyen ve uzun bir süre kendisine müdahale edilemeyen Enver Paşa, esasen verdiği emri de tam anlamıyla geri almış değildir; seferberliğin başlamasını fırsat bilen karargâhtaki kurmay subayların mahareti ile Ordu Elifbası, sadece seferberlik sonrasına ertelenebilmiştir.”
“Bu erteleme dahi resmî olarak Harbiye Nezaretinin tüm bağlılarını ve tüm yazışma konularını kapsamayan bir emirdir. Ancak 10 Ağustos 1914 tarihli emirden itibaren yazışma kapsamına bakılmaksızın Harbiye Nezaretindeki Ordu Elifbası’nın kullanımı büsbütün ve kendiliğinden terk olunmuştur.”
Türk Harflerinin Kabul Ve Tatbiki Hakkında Kanun
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Katib-i Umumiliği
Kanunlar Kalemi Müdiriyeti
Sayı Numero 1353
Birince madde.— Şimdiye kadar Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Latin esasından alınan ve merbut cetvelde şekilleri gösterilen harfler (Türk harfleri) unvan ve hukuku ile kabul edilmiştir.
İkici madde.— Bu Kanunun neşri tarihinden itibaren Devletin bütün daire ve müesseselerinde ve bilcümle şirket, cemiyet ve hususi müesseselerde Türk harfleriyle yazılmış olan yazıların kabulü ve muameleye konulması mecburidir.
Üçüncü madde.— Devlet dairelerinin her birinde Türk harflerinin Devlet muametına tatbiki tarihi 1929 Kanun-ı sanisinin birinci gününü geçemez. Şu kadar ki evrak-ı tahkikiye ve fezlekelerinin ve i'lamların ve matbu muamelat cetvel ve defterlerinin 1929 Haziran ibtidasına kadar eski usulde yazılması caizdir.
Verilecek tapu kayıtları ve senetleri ve nüfus ve evlenme cüzdanları ve kayıtları ve askeri hüviyet ve terhis cüzdanları 1929 Haziranı ibtidasından itibaren Türk harfleriyle yazılacaktır.
Dördüncü madde.— Halk tarafından vaki' müracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1929 haziranının birinci gününe kadar caizdir. 1928 senesi Kanun-ı evvelinin ibtidasından itibaren Türkçe hususi veya resmi levha, tabela, ilan, reklam ve sinema yazıları ile kezalik Türkçe hususi, resmi bilcümle mevkut, gayr-ı mevkut gazete, risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.
Beşinci madde.— 1929 Kanun-ı sanisi ibtidasından itibaren Türkçe basılacak kitapların Türk harfleriyle basılması mecburidir.
Altıncı madde.— Resmi ve hususi bütün zabıtlarda 1930 Haziranı ibtidasına kadar eski Arap harflerinin stenografi makamında istimali caizdir. Devletin bütün daire müesseselerinde kullanılan kitap, kanun, talimatname, defter, cetvel kayıt ve sicil gibi matbuaların 1930 Haziranı ibtidasına kadar kullanılması caizdir.
Yedinci madde. — Para ve hisse senetleri ve bonolar ve tahvilat ve pul ve sair kıymetli evrak ile hukuki mahiyeti haiz bilcümle eski vesikalar değiştirilmedikleri müddetçe muteberdirler.
Sekizinci madde. — Bilumum bankalar, imtiyazlı ve imtiyazsız şirketler, cemiyetler ve müesseselerin bütün Türkçe muamelatına Türk harflerinin tatbiki 1929 Kanun-ı sanisinin birinci gününü geçemez. Şu kadar ki halk tarafından mezkür müesseselere 1929 Haziranı ibtidasına kadar eski Arap harfleriyle müracaat vakı olduğu takdirde kabul olunur. Bu müesseselerin ellerinde mevcut eski Arap harfleriyle basılmış defter, cetvel, kataloğ, nizamname ve talimatname gibi matbuaların 1930 Haziranı ibtidasına kadar kullanılması caizdir.
Dokuzuncu madde. — Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnu'dur.
Onuncu madde. — Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.
Onbirinci madde. — Bu kanunun ahkâmını icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Aslına mutabıktır. 1 teşrin-i sani 1928
Alfabe Gerçeğinin Bir Başka Yanı
Bize ve dünyaya Latin alfabesi diye yutturulan olay öz be öz Etrüsk Türk alfabesidir... Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına binlerce defa teşekkür ki bize eski alfabemizi geri getirdi...
Türk Dünyasının yaşayan en büyük Türkologlarından Prof. Firudin Celilov Ağasıoğlu... 1991 yılında rahmetli Elçibeyin Başbakan Yardımcısıyken Azerbaycan Parlamentosunda bu Latin Alfabesinin Türklerin Öz Alfabesi olduğunu söylemiş ve kimseyi o zamanlar pek inandıramamıştı...
Firudin Ağasıoğlu: "Mən 1991-də Azərbaycan əlifbasını parlamentdə keçirəndə dedim ki, bu gələcəyin Ortaq Türk Əlifbası olacaq, 350 deputatdan bir neçəsi buna inandı (artıq bu gerçəkləşir), sonra dedim ki, bu latın dediyimiz ABC həm də bizim ən qədim Türk əlifbasıdır, heç kim inanmadı..."
Şerafettin GÜÇ
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Şerafettin Turan, Türk Kültür Tarihi, İstanbul:1990, syf. 77-78.
(2) Sadettin Buluç, "Osmanlı Devrinde Alfabe Tartışması", Harf Devrimi'nin 50.Yılı Sempozyumu, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayını, 1981, syf..46.
(3) Cahit Tanyol, Atatürk ve Halkçılık, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1981, s. 122
(4) Abdülhamit, Siyasi Hatıratım, Sayfa: 189-192
(7) İlber Ortaylı, Gelenekten Geleceğe, Ufuk Kitapları, 2001, İstanbul, s.103
(5-6) Prof. Dr. İlber Ortaylı – NTV
(7) http://www.tarihzade.net/2017/07/abdulhamid-ve-latin-harflerine-gecme.html
(8)Dr., Millî Savunma Bakanlığı / ANKARA. E- posta: sadik.karakus@msb.gov.tr
(9) Cevdet Paşa’nın 1852 yılında taş baskı olarak basılan eseri, 1891’e kadar on ayrı baskı daha yapmış ve uzun süre okullarda dilbilgisi kitabı olarak okutulmuştur. Baskılar arasında bir fark bulunmamakla birlikte taş basmalarda yer alan ünlülerin okunuşunu olaylaştıracak işaretler, matbu metinlerde gösterilememiştir. Detaylı bilgi için bkz. Nevzat Özkan, “Ahmet Cevdet Paşa’nın Türk Dili Hakkındaki Görüşleri ve Eserleri”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 20, Haziran 2006, s. 219 - 232.
(10) Sâlnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye, Sene 1271, Def’a 9, Darü’t-Tıbaatü’l Amire, H.1271 (M.1854/1855), s.108.
(11) Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, C.V, Eser Matbaası, İstanbul, 1977, s.1748.
(12) Adem Akın, Münif Paşa ve Türk Kültür Tarihindeki Yeri, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1999, s.112-114.
(13)Fevziye Abdullah Tansel, “Arap Harflerinin Islâhı ve Değiştirilmesi Hakkında İlk Teşebbüsler ve Neticeleri (1862-1884)”, Belleten, C.XVII, S.66, Nisan 1953, s.223-249.
(14) “Türk” kelimesinin Arapçadaki imlâsı ile kullanımı öteden beri (كر) t-r-k şeklindedir. Türkçe kelimelerdeki ünlü harfleri mümkün olabildiğince (elif, vav, ye harfleri ile) yazıda gösterme taraftarı olanlar bu sebeple Türk kelimesini (ك ) şeklinde, te-vav-re-kef harfleriyle, diğer bir deyişle vav harfini ekleyerek yazdıkları için “ Vavlı Türk ” adı takılarak alaya alınmıştır. Bkz. Talat Tekin, Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı, Simurg Yayınları, Ankara, 1997, s.119-120