DİYET KARMAŞASI
Geçenlerde hastaneye giderek kontrol amaçlı rutin sağlık muayenemi oldum. Dâhiliye uzmanı olan doktorum sağ olsun birazda yaşımın ilerlemesini göz önüne alarak detaylı bir muayene yaptı.
İnsanın yaşı kemale erince kendini biraz daha fazla dinlemeye başlıyor. Acabalar,akla gelmeyen sorular,endişeler,ümitsizlik hali, kederli olma hali, alınganlıklar insan aklını meşgul etmeye başlıyor.
İnsan nedense hem uzun yaşamak istiyor, hem de yaşlanmak istemiyor. Oysa yaşlılık bir gerçeğimiz
” Yaşlılığın başkaları gibi bizim de başımıza geleceğine bir türlü inanamayız.” André Maurois
Doktorum muayene sonrasında her şeyimin normal olduğunu, yalnız en az on altı kilo vermemi söyledi. Kilom ile boyum arasındaki orantı epey açılmış. Bunun bende farkındaydım. Gel gör ki yiyip içmeme bir türlü sınır koyamıyordum. Eşimin de aynı memleketimden olması yöresel yemeklerimizin mutfağımızda hakim olması demekti. Alışkanlıklarımızdan vazgeçmenin ne kadar zor olacağını biliyordum.
Biz Mutlular arada bir tulum peynirli sıkma, ıspanaklı saç böreği, bol fıstıklı batırık, arabaşı çorbası yemeden yapamayız. Kilo verme adına bunlardan nasıl vazgeçebilirdik ki?
Doktor bu işin şakasının olmadığını söyledi. Anladım ki bu işi ciddiye alıp bol yasaklı sevimsiz diyete başlamalıydım.
İlk işim internete girdim hangi diyetle zayıflayabilirim onu araştırdım. Şaşırdım doğrusu.
Bu kadar çok diyet tarifi olduğunu inanın bilmiyordum.
(Ayurveda diyeti,Paleo diyeti,Vegon diyeti,Düşük Karbonhidrat diyeti,Dukan diyeti,Atkins diyeti,Zona diyeti,İntermittent Fosting diyeti,Hollywood diyeti,Katojenik diyet, İsveç diyeti,Karatay diyeti,Montiğnac diyeti,Vejeteryan diyeti,Akdeniz diyeti,Kan grubuna göre diyet,Alkali diyet,Glisemik indeks diyeti,Detoks diyeti,Pritikin diyeti)
Hepsi de uzman kişilerce hazırlanmış İddialı diyetler, birbiriyle çelişen uzman görüşleri, şu diyet daha iyi şu diyet daha faydalı. Bir haftada bilmem kaç kilo verdiren diyetler, yağlardan kurtulmak için diyetler, damarları açan diyetler vs. uzayıp gidiyor.
Bir ölüme çare bulamamışlar diye düşünmeye başladım.
Hangilerinin denemeye değer olduğuna karar vermekse çok zor. Komşum bile ayaküstü bana birçok diyet çeşidinden bahsetti
.Kulaktan dolma bilgilerle ya da beslenme uzmanı olmayan insanların tavsiyeleriyle sağlıklı bir kilo vermenin zor bir o kadar da karmaşık olduğu kesin.
Ne yapacağıma karar veremedim. Hepsinin sonunda anladım ki ne sıkma ne börek ne arabaşı çorbası hiç biri artık benim soframda olmayacaktı.
Evet, diyetimin birinci maddesi aç gezecektim. Önce bunu kabullenmeliydim.
Hayatımın geri kalan kısmında, alışkanlıklarımı bir kenara bırakarak yeme içme konusunda yeni bir kültür oluşturmalıydım.
Bunun böyle olmasını biraz da doktorum istedi. Peygamberimiz: “Az yiyerek maddî manevî hastalıklarınızı tedavi ediniz. Az yiyiniz¸ sıhhat bulunuz.” buyururken belki bugün çağımızın en büyük musibetlerinden birine parmak basıyor ve bizleri bu hususta bilinçlendiriyordu.
Bugün obezite çağımızın en önemli problemlerinden birisi.
İnsanlar bir taraftan kilo alırken diğer taraftan fazla kilolarını verebilmenin yollarını aramaktalar.
Televizyonlarda insanın iştahını açan özendiren yemek programları, hemen öbür kanalda nasıl zayıflayabiliriz ile ilgili programlar.
Çelişki had safhada, zorla beyinlerimize bir şeyler işlenmeye çalışılıyor. Bu da tüketim ekonomisinin bizlere sunduğu bir oyun olsa gerek.
“Arkadaşlarıma ve yolumuzdan gidenlere tavsiyelerim” adlı eserinde Somuncu Baba’nın “Az yesinler, az uyusunlar, az konuşsunlar” nasihati yaşadığı dönem ve çağımız için önemli bir uyarıdır aslında.
Yine Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: ”Hiçbir insan midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Hâlbuki kişiye, kendisini ayakta tutacak birkaç lokma yeter.
Şayet bir kimse mutlaka çok yemesi gerekiyorsa, midesinin üçte birini yemeğe, içte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırsın” demiştir.(Tırmızi,Zühd,47)
Mevlana yeme içme ile insan maneviyatı arasındaki alakayı şöyle dile getirir: ”Kene gibi pis bir deriye konup şişeceğine, kuşlar gibi yarı aç ol ki fezalarda dolaşasın”
Zaman geçip gidiyor ama imtihanlarımız neredeyse her gün değişiyor.
Elli yıl önce ekmek kuyrukları ile imtihan ediliyorduk, bugün çöplere atılan israf edilen ekmeklerin kaç milyon olduğunun hesabını yapamıyoruz.
Açlıktan hasta olunan yıllardan, çok yemekten hasta olunan yıllara geldik.
Artık her şeyimiz var. Hemen hemen her ilde Üniversitelerimiz var. Bilim adamlarımız var, kitaplar yazıyorlar. Her konuda konferansalar verilen koca koca salonlarımız var.
Camilerimiz var içi dolup taşan. Yollarımız var, iletişimde sınır tanımayan teknik imkânlarımız var ama yine de çelişkilerden kurtulmuş değiliz.
Her şeyimizde bir belirsizlik,eksiklik,umursamazlık,nemelazımcılık almış başını gidiyor.
Yeme içme konusunda da pek bilinçli, sağlıklı olmadığımız kesin.
Yemek için yaşayan bir toplum olduk sanki.
Oysa bir atasözü;” Yemek için değil yaşamak için yemeli” der. Dinimiz ise “ Yiyin için ama israf etmeyin” der.
Günümüz toplumuna yeme içmenin önemli bir konu olduğu öğretilmelidir.
Ne az yemekten ölen, ne de çok yiyerek hasta olup ölen bir toplum olmaktan kurtulup sağlıklı beslenmenin yollarını bulmalıyız.
Saygılarımla.
Mehmet Ünlü