HER ŞEY İNSANDA BAŞLAR İNSANDA BİTER
Toplumsal uzlaşı, savaşsız bir dünya, demokrasi, insan hakları, açlık, göç, hastalıklar, çevre kirliliği gibi insanlığı ilgilendiren konularda sadece ülkemiz değil tüm insanlık ağır bir sınavdan geçmektedir.
Kim medeni, kim demokrat, kim daha çok insan haklarına saygılı belli değil.”Gemisini kurtaran kaptan” misali, hiçbir ülke başka bir ülkeden lütuf bekleyerek yaşanmayacağını acı tecrübelerden sonra öğreniyorlar.
Kimse kimseye babasının hayrına iş yapmıyor. Bütün hesaplar “güç” üzerine kurulmuş.
Güçlü olan da insan, gücün etkisiyle acı çeken, öldürülen de insan. Her şey insan da başlıyor insan da bitiyor.
“Maddi manevi bütün alemleri ve içindekileri insan için, insanı da kendisini tanıması, sevmesi ve sayması, yani kulluk için var eden Yaratıcı, bu seçkin yaratığın manevi yönünü ruh ve nefsten, maddi yönünü de topraktan yaratmıştır.
Ruh bütün güzel sıfatların “ilahi yansıma” yeri olurken, nefs ruhun tam tersine bütün kötü sıfatların kaynağı olmuştur.
Ruh çokluktan “Bir” e yönelirken, nefs “Bir” den çokluğa kaçma eğilimdedir. Ruh kulluk, alçak gönüllülük, sevgi, hoşgörü, çalışkanlık gibi güzel sıfatlara sahipken, nefs kendinden başka ilah kabul etmeyen, gurur, kibir, şehvet sahibi bir kötü huy deposudur.
İşte insan bu iki gücün beden içindeki sentezidir.” İnsan içinde bulunan iki güçten biri olan nefs galip çıkarsa o vücudun sahibi insan “esfeli safilin” e yani aşağıların aşağısına düşer.Bu çukurdaki insanın sıfatı ise “nefs-i emmare” dir.İnsana düşen görev,en alttan en üste doğru samimi bir Müslüman olma, yani tırmanma mücadelesini sürdürmek olmalıdır..
Ruhu suya, bedeni ise toprağa benzeten Hz. Mevlana, insanı da su ve topraktan yapılmış kerpice benzetir. Sadece su kullanılarak bir insanın kafasının yaralanamayacağını, sadece toprak serperek de yine yaralamanın gerçekleşemeyeceğini ancak su ve toprağın karıştırılarak yapılan kerpicin düşmanın kafasını yaralayacağını söyleyen Mevlana, bu anlatımıyla insanın sadece ruh ve veya sadece bedenle kendisinden beklenilen vazifeyi ifadan aciz kalacağını izah etmek ister. Ruh ve beden temiz olursa faydalı olur.
Kur’an da ,“İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Allah Teâlâ insanı ruh ve beden kabiliyetleri bakımından canlıların en mükemmeli kılmıştır.” (Tin suresi ayet 5) “
Toplum insanların sadece matematik bir toplamı değildir. Kişisel özellikler toplumun özelliklerini meydana getirirken, toplumda kişileri şekillendirir.” Yani karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Denilebilir ki, fertlerin çoğunluğu hangi halde ise, toplum da o halin sahibidir.
Bugün Gazze’de olup bitenler,büyük bir insanlık dramı.Tarifi olmayan bir vahşet,soy kırım,canilik ve bütün dünyanın seyrettiği eşi benzeri olmayan bir insanlık ayıbı..
Güçlü Avrupa Devletleri üç maymunu oynamaktadırlar.
Bunda Müslümanların suçu yok mu? Elbette fazlasıyla var.
Ramazan ayında camilerimiz dolup taşıyor. İftar programları, gösterişli ziyafetler, israf edilen ekmek ve yemekler insanın kanına dokunuyor. Canlar yanmıyor, çocuklar öldürülmüyor, sefalet yaşanmıyormuş gibi davranılıyor.
Ben inanıyorum ki, samimi Müslümanlar güle oynaya, gönül rahatlığı içinde iftar sofralarına oturamıyorlardır.
Çünkü Müslüman bilir;”Komşusu aç iken tıka basa yiyip içmenin” günah olduğunu..
Komşumun ilkokula giden çocuğu biriktirdiği harçlığını Gazze’deki çocuklara göndereceğini söylediğinde içim cız etti,orada çocuk kalmadı ki diyemedim.Torunum telefonda ağlamaklı bir ses tonuyla “Dede çok üzülüyorum Gazze’deki çocuklara neden yardım etmiyorlar” dediğinde boğazımın düğümlendiğini hissettim ..Utandım…Müslümanlığımdan utandım..İnsanlığımdan utandım..
Modern dediğimiz dünya,çağdaş dediğimiz, medeni dediğimiz Avrupa (!) ,öyle bir toplum olmuş ki;”her şeyini mide ve şehvetine göre odaklamış, akıl, gönül, bilim, ruh, madde, mana, dünya ve ahireti oraya bağlamış.
Hakikate ulaşmakta bir metot olarak kullanılsın diye yaratıcı tarafından bahşedilen bilim, ters istikamette kullanılmış, bütünüyle insanlığı yok edebilmenin şeytani gururunu yaşamaktadırlar.
Birleşmiş milletler, İnsan Hakları gibi daha birçok kuruluşlar sadece seyretmektedirler.
İşte “bilgi gücü böyle bir toplumun kontrolünde.” ..Uçurumun eşiğine gelmiş bir insanlık..Yakıp yıkıyorlar,savaşlar üretiyorlar.yeni öldürücü silahlar yapıyorlar..Menfaatleri çıkarları için teröre,öldürmeye ,yok etmeye açıktan destek veriyorlar.
Bugün Gazze’de öldürülen insan sayısı otuz bini aşmış,hala ABD Başkanının ağzından çıkacak iki kelimeye bakıyoruz.Ne zaman bu vahşeti durduracak diye.
Yazık..Çok yazık…
Üzülsek de, elimizden bir şey gelmiyor olsa da, yine dünyada sesi çıkan, yardım için elinden geleni yapmaya çalışan bizim ülkemiz…
Bazı Avrupa ülkelerinde halkın yürüyüşler yapması, Gazze’deki insanlık dramını protesto etmeleri sevindirici de olsa sonuç getirmiyor.
Dünyada olup biten üzücü, acı veren gelişmelere baktığımız zaman Türk milleti olarak birlik ve beraberliğimizi sağlayarak çok çalışmalıyız.
Güçlü ve müreffeh bir ülke olmak zorundayız.
İsrafı, yolsuzluğun her türlüsünü, terörü söküp atmalıyız.
Biliyoruz ki dünyada hiçbir ülke başka bir ülkeden lütuf bekleyerek yaşayamaz.
Siyasi görüşünüz ne olursa olsun “Önce Ülkem” diyebilmeliyiz
.Bugün ona yarın bana olmayacağını kim garanti edebilir.
Hedefimiz milli devlet, güçlü iktidar olmalıdır.
Başka çıkış yolumuz yok.
“Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün,ayağa kalk Sakarya!..
Saygılarımla.