İnsanlık tarihi hakkında, henüz sağlam delillere sahip değiliz.  Kendi geçmişi, tarihi hakkında otorite olacak, ilmi bilgiye erişmiş tüm insanların önündeki temel soru, nereden geldik? / nereye gidiyoruz? Olarak netleşmiştir.      Bu bilgiye bağlı olarak , farklı iklimlerde  medeniyet kurmuş  insanların , taş üstünde taş kalmamış, fakat kayıtlarda yer almış  olan yaptıkları , insanlık tarihi hakkında kısa bilgiler, parça  parça verilmektedir. Devletlerin , toplumlarından gizledikleri bilgileri de düşündüğümüzde olay aslında o kadar karmaşık  değildir.     Birinci Dünya’nın sonunda, kurulan ikinci Dünya’nın insanlarının, hücreler içinde aradığımız DNA ‘larının aslında bedende kendini gizleyerek, hiç deforme olmadan günümüze kadar gelmiş  olması, bize kendi tarihi geçmişimizi  öğrenmemizi sağlamaz mı?    İlginçtir ki, kendi tarihini, bilgilerini kainatın farklı uzaklıklarında arayan insan, hiç farkına varamadığı bedeninde, yani burnunun dibinde tüm açıklığıyla kendini göstermektedir.     Birbirinden farklı iklim / dönemlerde oluşan medeniyetler , neye göre medeniyet olma vasfı kazanmıştır? Yapılan yapılar/ sanat eserleri / teknik aletler gibi konular mı medeniyet olma vasfıdır?     Yeryüzünde tek medeniyet vardır.  Var olduğu ilk günden itibaren geçerliliğini koruyan bu medeniyete İNSANLIK MEDENİYETİ  diyoruz. Maalesef insanlık bunun henüz farkında dahi değildir.     İçinde mensubu olduğu bu büyük medeniyeti göremeyecek kadar artık körleşmiştir/ yozlaşmıştır.    Büyük Türk Devrimi dediğimiz vakit işte biz aslında bundan da bahsetmekteyiz. İnsanlığın içine düştüğü karanlığın farkına varıp , aydınlığa taşıyacak otoritenin aslında insanlık tarihinde bir vazifesi olduğunun farkında mıyız ?    Son yüzyılın Türk aydın / sanatçılarının içinde bulunduğu yozlaşmış durum , toplumu da yozlaştırmış, asıl hedefinden uzaklaştırmıştır. Bu yozlaşmanın kaynakları , var oluş sebepleri tarihi süreç içinde , Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla başladığını iddia etmek zor olmaz. OGÜN ORPARS