Tarih boyunca yaşanmış birçok olay, özellikle peygamberlerin hayatları verdikleri tüm ince mesajlarla ve destansı anlatımlarla günümüze kadar ulaşmıştır. Çocukluk dönemlerimizde anlatılan bu hikayeler sanki sadece yaşanılan dönemlere ait hikayelermiş gibi gelir ve bugünle bağdaştırmak çok da aklımızın ucundan geçmez.
Tarihini bilmeyen geleceğine yön veremez, tüm tarihi hikayelerin temel gayesi aslında bugün de bizlere bir şeyler anlatıyor oluşudur ve ne yazık ki bu kısım hep göz ardı edilir. Hz Nuh’un hikayesine bugün bir ışık tutalım istedim.Çünkü ne zaman “ben ne yapmaya çalışıyorum böyle?” diye sorgulasam, kendimi hep Hz Nuh’un gemisine sığınmış şekilde buldum.
Neydi Hz Nuh’un eşsiz hikayesi diyorsanız, hadi başlayalım…
Antik Mezopotomya bölgelerinde tarihin çok eski dönemlerinde Yüce Allah tarafından kavmine iman ve doğruluk mesajını iletmek üzere seçilmiş olan Nuh adında bir adam yaşardı. Nuh, Yaratıcıya olan sarsılmaz bağlılığı, sabrı ve zorluklar karşısında gösterdiği dayanıklılıkla tanınıyordu. Hz. Nuh, Yaratıcının emirlerini tebliğ eden bir peygamberdi.
Döneminde insanlar, ahlaki değerlerden uzaklaşmış, putperestlik ve ahlaksızlık içinde yaşamaktaydılar. Hz. Nuh, bu sapkınlığa karşı Yaratıcının yasalarını ve doğru yolu göstermeye çalışıyordu. Ancak insanlar çoğunlukla ona kulak asmıyor, alay ediyor ve inkar ediyorlardı. Bu durum karşısında büyük üzüntü duyan Hz Nuh yine de doğru yolu göstermekten geri kalmıyordu.
Tüm çareler tükenince ve insanlar için artık bir şey yapılamayınca Yüce Allah Hz. Nuh'a bir gemi yapmasını emreder. Bu emre itaat eden Hz Nuh hemen bir gemi yapmaya koyulur. Denize kıyısı olmayan bir yerde Hz Nuh’un gemi inşaa ettiğini gören halk ise “tamam artık, bu zavallı adam iyice kafayı yedi” diye dalga geçmeye başlar.
Gemi inşaatı tamamlandığında, ailesi ve onun emirlerine itaat eden inananlar ve her türden çifter çifter alınmış çeşitli hayvanlar bu gemide Hz Nuh’a eşlik eder. Bir gün bir anda kuvvetli bir yağış başlayıverir. Bu öyle bir yağış olur ki 40 gün aralıksız devam eder. Yağışlar sel olur, seller denize dönüşür ve gemi bir anada sular üstünde yükselmeye ve yüzmeye başlar. Denize kıyısı bile olmayan bir yerde yapılmış gemi için günlerce alay eden halk ise bu yağışlar altında helak olur. Gemide olanlar ise yüce Allah’a şükreder.
Zaman kavramını ortadan kaldırdığımızda ve farklı bir gözlükle olaylara bakmaya çalıştığımızda görüyoruz ki yaratıldığımız günden bugüne hikayeler hep aynı. Tüm hikayeler iyinin ve kötünün hikayesi. Ahlaki değerlerden bugün de uzaklaşmış değil miyiz? Sosyologların en büyük tespiti değil midir ahlaki çürüme? Peki putperestliğimiz? Kimimiz için para, mal, kimimiz için şan şöhret, kimimiz için bizlere verilmiş bedensel güzellik. Ölürcesine taptığımız her meta bizim kendi ellerimizle yapıp ettiğimiz ve taptığımız putlarımız. Yaşanmışlıklar değişse de yaşanılanların özü hep aynı.
Hepimiz bizi doğruluk ve kurtuluş yoluna yönlendiren ilahi rehberliğe güvenerek, Nuh Peygamber'in erdemlerini kendi yaşamlarımızda somutlaştırmaya çalışalım. Ve Nuh'un mücadelesinden alınan dersi ve onun sarsılmaz imanından gelen mucizevi sonucu asla unutmayalım.
İyilik ve doğruluk için verdiğimiz mücadelede bazen kendimizi yalnız hissetsek bile Hz Nuh’un gemisine binenlerden mi yoksa alaycı bakışlarla arda kalanlardan mı olacağımızı hep hatırlayalım.