PROMOSYON
Doç.Dr. Serpil Tomak
Köşe Yazarı
Doç.Dr. Serpil Tomak
 

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

Her güne, kutlamak ya da anmak için bir şeyleri sığdırdık. Boş günümüz yok maşallah. 25 Kasım da kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü olarak kutlanıyor. Bu kapsamda partiler, kurumlar, okullar, sivil toplum kuruluşları bir takım etkinlikler yapıyor. Sosyal medya mecraları bu paylaşımlarla dolup taşıyor. Basın da bu haberleri fotoğraflamak ve aktarmakla meşgul oluyor. Ünlü ünsüz baylara ve bayanlara mikrofon uzatılıyor. Yıldızı olmayan evlerde şiddet tüm hızıyla devam ederken beş yıldızlı salonlarda paneller, açık oturumlar, toplantılar yapılıyor. Herkes rollerini yerine getirdikten sonra ertesi günü her şey unutuluyor ve yeni gelen günü kutlamak üzere kollar sıvanıyor.   İşin ironik yanı en çok da erkekler (aralarında bu konuda sabıkalı olanlar da dâhil) kutluyor. Burada itirazım olayın ele alınış şeklidir. Yoksa kutlanmasına ve konuşulmasına tabi ki itirazım olamaz. Kadına yönelik şiddet, sadece bireysel bir sorun değil aynı zamanda toplumsal bir hastalık ve insan hakları ihlalidir. Şiddetin egemen olduğu evlerde ne yazık ki sağlıklı düşünen bireyler de yetişemiyor maalesef. Onların kurduğu yuvalar da problemli oluyor ve bu sorun nesilden nesile aktarılıyor. Bizler derin yoksulluk kadar evlerdeki derin mutsuzluğu da konuşmamız lazım.   Kadına Yönelik Şiddetin Boyutları: Türkiye'de kadına yönelik en yaygın şiddet türleri arasında fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet ve dijital şiddet yer almaktadır. Kadınların evlerinde eşleri ya da aile üyeleri tarafından maruz kaldığı sözlü ve fiziksel şiddet çok yaygındır. Bunlar deşifre edilse bile erkek en ufak bir utanç duygusu da yaşamıyor. En vahimi de bu durumu normalleştirmek. Ne yazık ki bu olayların çoğu bilinmiyor, kamuoyuna yansımıyor ve kol kırılıyor yen için de kalıyor.   Ancak yaralanma ve cinayetle sonuçlandığında istatistiklere geçiyor. İşin en acı yanı eğitimli, etiketli ve yüksek mevkilerde yer alan kamuoyunda iyi imaj sergilenen evlerde de bunlar yaşanabiliyor. Eşleri tarafından maaşlarına el konulan kadınlar, fiziksel şiddete uğramasa bile evlerde günde üç öğün yemek yer gibi kocası tarafından aşağılanan kadınlar, dijital mecralarda kadınlara yapılan zorbalık, kurumlarda sadece kadın olduğu için terfi sıralarında arkaya atılan kadınlar.   Şirketlere, ticaret ve sanayi odalarına, meclis sıralarına, parti atamalarına, muhtarlara ve diğer kurumlara bakın kaç tane atanmış kadın var. Açıktan söylenmese bile icraatlarıyla durum apaçık ortada. Hem üniversite sınavına giren hem de kayıt yaptıran kız öğrenci sayısı az bir farkla erkeklerin üzerindedir. Yükseköğretimde kız öğrencilerin bu kadar ağırlığı ve başarısı varken neden sonrasında hayatta geri kalıyorlar bunun sorgulanması lazım. Sorgulanması da yetmiyor harekete geçerek eylemler yapmak lazım.   Ben şahsen kadın ve erkelerin her düzeyde her kurumda ve tüm kurullarda eşit sayıda temsil edilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. Bunun için rasyonel gerekçelerim ve kanıtlarım var. Birincisi, Türkiye’de nitelikli ve donanımlı yani liyakatli kadınlarımız sayısı çok fazladır. İkincisi, kararlar alırken farklı fikirlere, farklı yaklaşımlara ve farklı duygulara ihtiyaç vardır. Kadın ve erkek beyninin farklı özelliklere sahip olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Kadınların empati yeteneği yüksektir. Detaycıdır. Çoklu düşünme stratejilerine ve olaylara farklı pencerelerden bakabilme yeteneğine sahiptir. İyi bir takım, iyi bir yönetim oluşturmak, başarılı olmak ve doğru kararlar almak istiyorsanız hem erkek hem de kadınlara ihtiyacınız vardır. Kadınların üst mevkilere ve yönetim kademelerine neden gelme oranı düşük? Türkiye’de gerekli donanıma ve niteliğe sahip kadın mı yok? Ben cevap vereyim çünkü erkek egemen kültür burada da karşımıza çıkıyor ve başarılı kadınlar yok sayılıyor ya da engelleniyor. Bu da bir çeşit şiddettir. Rakamlar ortada. Matematik bilimini bu yüzden çok severim. O hiç yalan söylemez. O kadar çok başarılı, nitelikli ama hak ettiği konuma getirilmeyen kadınlarımız var ki. Lafı uzatmadan sözümü kadına hak ettiği değeri ilkeleri ve eylemleriyle dünyaya yön veren ilk ve bu anlamda tek lider olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle bitirmek istiyorum. "Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir."
Ekleme Tarihi: 23 Kasım 2024 - Cumartesi

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

Her güne, kutlamak ya da anmak için bir şeyleri sığdırdık. Boş günümüz yok maşallah. 25 Kasım da kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü olarak kutlanıyor. Bu kapsamda partiler, kurumlar, okullar, sivil toplum kuruluşları bir takım etkinlikler yapıyor. Sosyal medya mecraları bu paylaşımlarla dolup taşıyor. Basın da bu haberleri fotoğraflamak ve aktarmakla meşgul oluyor. Ünlü ünsüz baylara ve bayanlara mikrofon uzatılıyor. Yıldızı olmayan evlerde şiddet tüm hızıyla devam ederken beş yıldızlı salonlarda paneller, açık oturumlar, toplantılar yapılıyor. Herkes rollerini yerine getirdikten sonra ertesi günü her şey unutuluyor ve yeni gelen günü kutlamak üzere kollar sıvanıyor.

 

İşin ironik yanı en çok da erkekler (aralarında bu konuda sabıkalı olanlar da dâhil) kutluyor. Burada itirazım olayın ele alınış şeklidir. Yoksa kutlanmasına ve konuşulmasına tabi ki itirazım olamaz. Kadına yönelik şiddet, sadece bireysel bir sorun değil aynı zamanda toplumsal bir hastalık ve insan hakları ihlalidir. Şiddetin egemen olduğu evlerde ne yazık ki sağlıklı düşünen bireyler de yetişemiyor maalesef. Onların kurduğu yuvalar da problemli oluyor ve bu sorun nesilden nesile aktarılıyor. Bizler derin yoksulluk kadar evlerdeki derin mutsuzluğu da konuşmamız lazım.

 

Kadına Yönelik Şiddetin Boyutları: Türkiye'de kadına yönelik en yaygın şiddet türleri arasında fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet ve dijital şiddet yer almaktadır. Kadınların evlerinde eşleri ya da aile üyeleri tarafından maruz kaldığı sözlü ve fiziksel şiddet çok yaygındır. Bunlar deşifre edilse bile erkek en ufak bir utanç duygusu da yaşamıyor. En vahimi de bu durumu normalleştirmek. Ne yazık ki bu olayların çoğu bilinmiyor, kamuoyuna yansımıyor ve kol kırılıyor yen için de kalıyor.

 

Ancak yaralanma ve cinayetle sonuçlandığında istatistiklere geçiyor. İşin en acı yanı eğitimli, etiketli ve yüksek mevkilerde yer alan kamuoyunda iyi imaj sergilenen evlerde de bunlar yaşanabiliyor. Eşleri tarafından maaşlarına el konulan kadınlar, fiziksel şiddete uğramasa bile evlerde günde üç öğün yemek yer gibi kocası tarafından aşağılanan kadınlar, dijital mecralarda kadınlara yapılan zorbalık, kurumlarda sadece kadın olduğu için terfi sıralarında arkaya atılan kadınlar.

 

Şirketlere, ticaret ve sanayi odalarına, meclis sıralarına, parti atamalarına, muhtarlara ve diğer kurumlara bakın kaç tane atanmış kadın var. Açıktan söylenmese bile icraatlarıyla durum apaçık ortada. Hem üniversite sınavına giren hem de kayıt yaptıran kız öğrenci sayısı az bir farkla erkeklerin üzerindedir. Yükseköğretimde kız öğrencilerin bu kadar ağırlığı ve başarısı varken neden sonrasında hayatta geri kalıyorlar bunun sorgulanması lazım. Sorgulanması da yetmiyor harekete geçerek eylemler yapmak lazım.

 

Ben şahsen kadın ve erkelerin her düzeyde her kurumda ve tüm kurullarda eşit sayıda temsil edilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. Bunun için rasyonel gerekçelerim ve kanıtlarım var. Birincisi, Türkiye’de nitelikli ve donanımlı yani liyakatli kadınlarımız sayısı çok fazladır. İkincisi, kararlar alırken farklı fikirlere, farklı yaklaşımlara ve farklı duygulara ihtiyaç vardır. Kadın ve erkek beyninin farklı özelliklere sahip olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Kadınların empati yeteneği yüksektir. Detaycıdır. Çoklu düşünme stratejilerine ve olaylara farklı pencerelerden bakabilme yeteneğine sahiptir. İyi bir takım, iyi bir yönetim oluşturmak, başarılı olmak ve doğru kararlar almak istiyorsanız hem erkek hem de kadınlara ihtiyacınız vardır.

Kadınların üst mevkilere ve yönetim kademelerine neden gelme oranı düşük? Türkiye’de gerekli donanıma ve niteliğe sahip kadın mı yok? Ben cevap vereyim çünkü erkek egemen kültür burada da karşımıza çıkıyor ve başarılı kadınlar yok sayılıyor ya da engelleniyor. Bu da bir çeşit şiddettir. Rakamlar ortada. Matematik bilimini bu yüzden çok severim. O hiç yalan söylemez. O kadar çok başarılı, nitelikli ama hak ettiği konuma getirilmeyen kadınlarımız var ki. Lafı uzatmadan sözümü kadına hak ettiği değeri ilkeleri ve eylemleriyle dünyaya yön veren ilk ve bu anlamda tek lider olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle bitirmek istiyorum. "Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir."

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mutajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.