TÜRKİYE'NİN İLK "DOKUMA ATLASI SERGİSİ" EMİNE ERDOĞAN'IN HİMAYESİNDE AÇILDI
Emine Erdoğan'ın himayelerinde yürütülen, Türkiye'nin yöresel dokumalarını ilk kez bir araya getiren "Türkiye Dokuma Atlası" projesi kapsamında hazırlanan "Dokuma Atlası Sergisi"ne Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da katıldı.
Açılış töreninde konuşan Emine Erdoğan, Anadolu'nun yedi bin yıl önce başlamış dokuma yolculuğuna yeni kilometreler eklemek için bir araya geldiklerini belirterek "Bu proje, dokuma sanatımızın, belleklerdeki yerini kaybetmeden yoluna devam edeceğinin müjdecisidir." diye konuştu.
Dokumanın insan hayatının yoldaşı olduğunu, hayatın tüm dönüm noktalarının dokumalarla anlam kazandığını vurgulayarak "Dokuma, sadece ipliklerden ve desenlerden oluşmaz. Yaşamla iç içe geçmiş, hayatın her mahfiline mührünü vurmuş serencamımızdır." ifadelerini kullandı.
Türk dokumacılığının, milletin serüveninden derin izler taşıdığını anlatan Emine Erdoğan, Selçuklu ve Osmanlı döneminde nam salan dokumaların, dünyada "Türk Kumaşı" diye tanındığını aktardı.
Başta "Ankara Sof"u olmak üzere, literatüre geçen onlarca tür dokuma çeşidi bulunduğuna dikkati çeken Emine Erdoğan, şöyle konuştu: "Tüm bu değerlerin, coğrafyamız üzerinde çizdiği bir rota var. Akdeniz'in pamuk ipi, Doğu Anadolu'nun yünü, Bursa'nın ipeği, Karadeniz'in keteni, Denizli'nin buldanı gibi, zevkiselimle karşılaştığımız nice durak var. İnanıyorum ki tüm bu harikalar, işte bu proje vesilesiyle yeniden gün yüzüne çıkacak. Geleneksel sanatlarımızın yitik birer hazine olmaması, bizim onları göz önünde tutmamıza bağlı. "Bir varmış, bir yokmuş." diye başlayan masallara karışmamaları için onları yaşatmamız gerekiyor. Ayrıca genç nesillerin zihnini ve ruhunu, bu zengin anlam dünyası ile beslemeliyiz. Dünya ne kadar değişirse değişsin; gelenek, sanat, zanaat ve yerel üretim her zaman ayakta kalmalıdır. Bu nedenle Türkiye Dokuma Atlası Projesi'nin hayat bulmasını son derece kıymetli buluyorum."
"Trendler ve beğeniler, ışık hızıyla değişiyor"
Emine Erdoğan, projeye emeği geçenlere şükranlarını ileterek "Proje kapsamında, ülkemizin yedi bölgesine ait dokumalar tespit edilip kimliklendirilerek çok titiz bir çalışma yürütüldü. Şimdi tekstil ve moda dünyası, Dokuma Atlası'nın çizdiği bu rotada, ilham dolu seyahatlere çıkabilirler." dedi.
Kültürün ve kültürel mirasın önemini vurgulayan Emine Erdoğan, Türk dokumacılığının, kültürel mirasın en güzide parçalarından biri olduğunun altını çizerek bu yerel zenginliğin, evrensel düzleme taşınabilmesinin önemini dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Geleneksel sanatların modern zamanlarda tutunacak bir dal bulması çok zor. Trendler ve beğeniler, ışık hızıyla değişiyor ama inanıyorum ki geleneksel sanatları günümüze adapte edebilirsek yaşamalarını sağlayabiliriz. Ancak bunu yaparken geleneksel sanatların ruhunu anlamadan onları ticarileştirmeyelim. Bazen geleneksel sanatların, özünden koparılarak ticari bir meta olarak tekstil ve modada kullanıldığını görüyoruz. Oysa geleneksel sanatları, özüne sadık kalarak modern tasarımlarla buluşturmak pekâlâ mümkün. İşte bu, Türkiye Dokuma Atlası Projemizin de vizyonunu oluşturuyor."
Emine Erdoğan, tekstil sektörünün küresel ölçekte çevreyi en olumsuz etkileyen sektörler arasında yer aldığını belirterek "Maalesef, her yıl üretilen tekstil ürünlerinin yüzde 85'i çöpe gidiyor. Yani, her 1 saniyede 1 kamyon dolusu kıyafet ya yakılıyor ya da çöp sahalarına atılıyor." diye konuştu.
Yoğun su tüketiminin yanında, tekstil sektörünün ekosistem üzerinde yarattığı başka baskılar da olduğunu dile getiren Emine Erdoğan, geleneksel üretimde ise doğal elyaftan, boyama tekniklerine kadar doğayla dost bir süreç görüldüğünü vurguladı.
"Elele verirsek çok şey başarabiliriz"
Dünya tekstil sektöründe israf kültürü devam ederken diğer yandan yeni bir bilincin de ortaya çıktığını anlatan Emine Erdoğan, şunları kaydetti: "İnsanların organik, doğa dostu ve sürdürülebilir giyim talepleri çığ gibi büyüyor. Geleneksel dokuma kültürümüzün doğa dostu özelliklerini dünyanın ilgisine sunabiliriz. Malumunuz ülkemiz, tekstil sektöründe son derece güçlü bir aktör. Türkiye'nin tekstil gücü, küresel olarak giyim kültürünün yeni değerler kazanmasına katkı sağlayabilir. Tüm dünyada insanlar, kısır bir küresel tasarım havuzundan beslenmeye çalışıyorlar. Otantik olanın değeri kaybolmuş durumda. İşte bu noktada, Türk dokumacılığının ve son derece yetenekli tasarımcılarımızın yeni bir açılım sağlayacağına inanıyorum."
Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığının, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listelerine bu yıl sunduğu 6 kültürel değerden birinin de "İpek Böcekçiliği ve İpek Dokuma Kültürü" olduğuna dikkati çekerek "İnanıyorum ki bu tür çabalar, kültürümüzün uluslararası alanda tanınırlığını daha da artıracaktır. Elele verirsek çok şey başarabiliriz. Projenin çatı kurumları Millî Eğitim ve Ticaret Bakanlığımıza hassaten teşekkür ediyorum. Bugün burada açılışını yapacağımız serginin kültürel değerlerimizi ihya noktasında yeni bir milat olmasını diliyorum. Projenin bundan sonraki süreçlerde de başarılı olmasını temenni ediyorum." şeklinde konuştu.
Bakan Selçuk: "Çocuklarımızın hafızasında bu dokuları görmek istiyoruz"
Törende konuşan Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, projeye öncülük etmesi dolayısıyla Emine Erdoğan'a teşekkür etti.
Millî Eğitim Bakanlığının eğitimi sadece müfredatlarda yer alan bir kazanım meselesi değil, "bir hayat sahnesi, bir çocuğun beşerlikten insanlığa yolculuğu" olarak gördüğünü ifade eden Selçuk, konuşmasına şöyle devam etti: "O yüzden de bizim iklimimizin, bizim kültürümüzün değeri olan her şey bizim hafızamızda, kültürümüzde, değer skalamızda çok daha yüksek ve ulvi bir şekilde yer almalı diye düşünüyoruz. Bir kız çocuğunun saç örgüsünde, 1000 yıllık bir kilimin hafızasında, iki bin yıllık bir zeytin ağacının dokusunda gördüğümüz bütün nakışlar, bütün dokular aslında bize çok daha büyük bir hikâyeyi anlatıyor. Bu, Anadolu'nun hikayesi... Sarı Irmak Vadisi'nden bu tarafa doğru yüzlerce kültürü, binlerce zanaatı, binlerce hikâyeyi dinlemiş ve Anadolu'nun göbeğinde de binlerce yıllık hikmeti, bilgiyi, bilgeliği teneffüs etmiş milletin evlatları olarak çok daha büyük hikâyelere imza atmamız konusunda en ufak bir şüphemiz yok. Bizim bu konuda bir ekosistem anlayışımız söz konusu olduğu için el birliğiyle, iş birliğiyle, gönül birliğiyle yapacağımız çok iş var. Buradaki tarafların hepsi aslında tek bir taraf: Türkiye'nin tarafı, bu toprakların tarafı, bu medeniyetin tarafı... O yüzden de biz güçlüyüz, daha da güçlü olacağız. Çocuklarımızın hafızasında bu dokuları nakış nakış, ilmek ilmek görmek istiyoruz. Bunun için üzerimize ne vazife düşüyorsa büyük bir sorumluluk şuuruyla hayata geçirmekte kararlıyız."
Türkiye Dokuma Atlası ile makalelerde, kütüphanelerde, üniversitelerde, atölyelerde yürütülen çalışmaları birleştirip sinerji oluşturulmasının hedeflendiğini ifade eden Bakan Selçuk, "Bundan sonraki sürecin çok daha hızlı gitmesi için bütün arkadaşlarımızın gözündeki pırıltıya güveniyorum." diye konuştu.
Selçuk, "Bohça" markasının oluşturulmasında ve sürecin devam ettirilmesindeki çabaları ve bu projeye verdikleri katkı dolayısıyla Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Yusuf Büyük'e ve genel müdürlük çalışanlarına teşekkür etti.
Konuşmasını tamamlamasının ardından Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Yusuf Büyük ve İstanbul Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Yusuf Gürlek, Emine Erdoğan'a ipek torba dokuma şal takdiminde bulundu.
Emine Erdoğan, konuşmaların ardından katılımcılarla Türkiye Dokuma Atlası Sergisi'ni gezerek sergi küratörü Güneş Güner'den dokumalar hakkında bilgi aldı.
Dokuma Atlası Projesi'ne ilişkin tanıtım filmi gösteriminin de yapıldığı serginin açılışına Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin, TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut ve Demet Sabancı Çetindoğan'ın da aralarında olduğu iş insanları ile Günseli Kato, Suzan Toplusoy, Banu Yentur, Gönül Paksoy, Nedret Taciroğlu gibi sanatçı ve tasarımcılar ile bazı akademisyenler katıldı.
151 çeşit dokuma türü sergilenecek
Olgunlaşma Enstitülerinin yenilenme çalışmalarının bir ürünü olarak hazırlanan "Türkiye Dokuma Atlası Projesi", Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı İstanbul Sabancı Beylerbeyi Olgunlaşma Enstitüsü tarafından yürütülüyor.
Sergide, bölgesel rotalar izlenerek Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden bir araya getirilen 151 çeşit dokuma türü yer alıyor. Ayrıca koleksiyoner Yusuf İyilik'in koleksiyonundaki Osmanlı kumaşlarından parçalar da bulunuyor.
Serginin zaman tüneli olarak isimlendirilen alanında, Mehmet Demir, Mert Çelebi, Senem Kula ve Rümeysa Kış'ın geleneksel dokumaları geleceğe taşıyabilecek tasarımları da sergileniyor.
Sergide ayrıca dokuma sanatçıları Aydın Uğurlu'nun "Doğa Üçlemesi", Elisabeth Strub Madzar'ın "Pa" ve "Umay Ana" isimli iki eseri, Servet Senem Uğurlu'nun "Anadolu Tanrıçaları" dokuma heykelleri olmak üzere dokuma sanatları yer alıyor.
Sergi kapsamında, "Geleneksel ve Yöresel Dokumaların Farklı Açılardan Değerlendirilmesi", "Bir Kültürü Yaşatmak, Dokuma Zanaatı ve Coğrafi İşaretler", "Türk Dokumasında El Ele Vermek" başlıklarında paneller de düzenlenecek.
Panellere akademisyenler, yerel yönetim temsilcileri, tekstil sektörü temsilcileri, dokuma ustaları, moda ve tasarım dünyasından isimler katılacak.
Sergi, 3 ay boyunca haftanın 6 günü ziyaret edilebilecek.